Mihrimah Sultan Hamamı, Tarihçe ve Türk Hamam Kültürü

Kanuni Sultan Süleyman’ın Hürrem Sultan’dan olan kızı Mihrimah Sultan adına Üsküdar ve Edirnekapı’da iki büyük cami ve külliyeyi Mimar Sinan’a yaptırdığı belirtiliyor. Bu tarihi eserleri ilginç kılan özellik olarak, Edirnekapı’daki Mihrimah Sultan Camisi’nin tek minaresinin arkasından güneş doğarken, Üsküdar’daki caminin iki minaresinin arasında ay doğması gösteriliyor. Mihrimah Sultan’ın ismi Farsça’da ‘Mihr ü mah’ güneş ve ay anlamına geliyor.

Edirnekapı’da bulunan ve Mihrimah Sultan Cami Külliyesi’nin bir bölümü olan tarihi Mihrmah Sultan Hamamı, Tarihi kaynaklara göre, 1562-1565 yıllarında çifte hamam biçiminde, klasik dönemde yaygın olan bir plan şemasında Mimar Sinan tarafından inşa edilmişir. Mihrimah Sultan Hamamı, Türk Hamamı kültüründe önemli rol oynamaktadır.

Türk Hamamı, tarihin gizemli geçmişinden gelen , sağlık açısındanda çok önem arz eden, geleneksel bir mirasımızdır. Günümüzdeki Türk Hamamı şeklini tarih boyunca Türk mimarisinden değişimler göstererek sosyal ve kültürel yaşantımızın vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Türk Hamamı sağlık ve yaşam şekli açısından yüzlerce yıldır yaşamsal mekanlarımızın bir parçası olmuştur.

 Türk Hamamı solunum yollarına bağlı soğuk alğınına ve astıma iyi geldiği ve Cildin genç ve taze kalmasını sağladığı bilinmektedir.

Türk Hamamı sıhhat ,temiz ve gerekli sıcaklıkta olması Hamam için önemli gereksinimdir. Vazgeçilmez ve kaliteli Türk Hamamında alt yapı çok önemlidir. Kaliteden ödün vermeden , tarihin gizemli derinliklerinden gelen yaşam keyfine ulaşmak için Mihrimah Sultan Hamamı’ na gelmeniz yeterlidir.

TÜRK HAMAM KÜLTÜRÜ

Türklerin yaşamında hamamlar sadece bir yıkanma yeri değil, daha ötesi sağlık, sosyal ve kültürel etkinliklerin yaşandığı merkezler olmuştur.

İnsanoğlunun yaşamsal gereksinimlerinden biri olan suyun sağlık amacıyla kullanımı, hamam ve kaplıca gibi su mekanlarının inşasına yol açmıştır. Bu yapı türlerinden biri olan hamamlar, insanların özellikle yıkanma ve temizlenme ihtiyaçlarına cevap vermektedir. Bunun yanı sıra, hamamlar her dönemde toplumların dini inançları doğrultusunda mimari şekillenme göstermiş ve sosyal yaşantıların bir parçası olmuştur.

Hamam sözcüğü; Arapça Hammam=Banyo, İbranice Hamam=Sıcak olmak sözcüklerinden türemiştir. Hamam, kısaca “yıkanma, arınma ve şifa bulmaya mahsus yer “ olarak tanımlanabilir.

Yıkanmanın hastalıkların önlenmesi ve tedavisinde kullanımı çok eskilere dayanır. MÖ. IV. Yüzyılda Yunanistan’da bedeni terbiye ve tedavi müesesesi konumunda hamamlar bulunduğu bilinmektedir. Hamamlar esas mimari karakterini Roma çağında yakalamıştır. Bu dönemde oldukça geniş alanlar üzerine kurulan hamamlar, temizliğin yanı sıra sportif ve kültürel etkinliklerin de merkezi olmuştur.

Anadolu Türk hamamlarını kullanılan suya göre, doğal sıcak su ve suni ısıtma sistemi ile çalışan hamamlar olarak ikiye ayırmak mümkündür. Doğal sıcak su kaynağı üzerine inşa edilmiş ve genellikle sağlık amacıyla kullanılan yapılar, kaplıcalar olarak adlandırılır.

Anadolu Türk hamamlarının, temizliğin yanı sıra, eğlence, doğum ve evlilikle ilgili pek çok sosyal olaya sahne olması açısından, Türk toplumsal yaşamında oldukça önemli bir yeri vardır. Günümüzde, daha çok temizlik, sağlık ve güzellik amacıyla kullanılan hamamların içerisinde sıcak ve soğuk su havuzlarını, aromatik köpük, çamur, yosun, kil, bal ve bitkisel yağ masajlarını ve vücut bakımlarını görmek mümkündür.

HAMAM MİMARİSİ

Sivil mimarimizin önemli ve üzerinde yeterince durulmamış müesseselerden biri de hamamdır. Sanat ve mimarlık bakımından büyük bir önemi bulunan hamamlar, kültür tarihi açısından da önem arz eder. Kubbe ve diğer bazı mimari özellikleri ile camiyi andırır. Bu müesseselerin iç dizaynı ve mimari organları itibariyle, gayet sade olanları olduğu gibi, çok muhteşem olanları da vardır. Günümüzde gerek Osmanlı öncesi ve gerek Osmanlı dönemi Türkiyesine bakıldığı zaman, pek çok hamam harabesi görülebilir. Kendilerinden önceki Müslüman devletlerin geleneğini çok iyi değerlendiren Osmanlılar, idareyi ele alır almaz her tarafta hayır tesisleri kurmaya başladılar. Özel bir mimari tarza sahip bulunan hamamlardaki iç yapının önemli kısımları genellikle câmegâh (soyunma yeri), soğukluk (kurulanma ve peştamal değiştirme yeri) ve sıcaklık (yıkanma yeri) adı verilen bölümlerdir.

Osmanlı dönemi öncesi hamamlar

Tarihçiler ve arkeologların kaydettiği bilgilere göre Mezopotamya, Babil, Hindistan ve eski Mısır’da yıkanmak için bağımsız binalar yapılmış. Ancak büyük hacimli binalar inşa edilmesi, kendinden ısıtmalı bir sistemin bulunması ve sıcak suyunun akıyor olması Romalılar dönemine rastlıyor. Evleri ısıtmak için kullandıkları alttan ısıtmalı bir tür kalorifer yapısını yıkanma binalarına uyguluyorlar ve “Roma Hamamı” ortaya çıkıyor. Daha sonra Osmanlı kültürü ve mimarisinin etkisiyle geliştiği için “Türk Hamamı” olarak biliniyor ama yine de hamamın temeli konusunda Roma’nın büyük bir payı var.

Roma döneminde hamamın mimarisi

M.Ö. 1. yy’da Roma’da anıtsal hamam binaları yapılmış. M.Ö. 33 yılında 170 adet genel hamam olduğu kayıtlı. Roma’da hamam binası; heykel, yüzme havuzu, büyük bahçe ve kütüphanelerin olduğu, spor yarışmalarının yapıldığı, bayramlarda şiir okunup, şarkı söylenen büyük bir kompleks özelliğini taşıyor. Kalıntıları hala görülebilen bir Roma Hamamı olan Diclaotianus dünya tarihinde yapılmış en büyük hamam olarak biliniyor. 11 hektarlık, yaklaşık bir futbol sahasının 14 katı büyüklüğünde bir alanı kapsıyor. Side, Efes ve Türkiye’deki antik kentlerde de Roma hamam kalıntılarına rastlayabilirsiniz.  


Roma İmparatorluğu ile Osmanlı dönemi arası hamamın tarihi gelişimi

Roma uygarlığının yayıldığı tüm coğrafyada, İspanya, İngiltere, Kuzey Afrika ülkeleri ve Anadolu’da Roma Hamamı etkilerini görebilirsiniz. İmparatorluğun çöküşü ile hamam kültürü farklı uygarlıklarda devam ediyor. 15. yy’ın sonlarına kadar Endülüs’te anıtsal hamam binalarına rastlanabiliyor. Sonrasında bu kültür Emeviler, Abbasiler, Selçuklular ve Osmanlı döneminde devam ediyor.

Hamamın Osmanlı kültürüne etkileri

Hamam dilden edebiyata ve gündelik hayata kadar Osmanlı kültüründe ağırlıklı bir yer tutar. Kadınlar ve erkekler yıkanmak için hamama gider. Kadınların sosyalliği açısından önemlidir. Perşembe akşamları hamama gitmek, bayramlardan önce arife gecesi hamamların sabaha kadar açık olması –ki bu günümüzde de devam ediyor- gibi gelenekler var.

Anadolu’da çok eski zamanlardan beri bir hamam kültürü vardı. Ama bu kültüre hem güncellik hem de ölümsüzlük katan, Türk hamam geleneğidir. Her ne kadar günümüzde hamamlarda hijyen bulunmuyor, evlerde küvet ve jakuzi gibi gereçlere rağbet ediliyorsa da, bu daha çok büyük şehirlerde görülmekte, Anadolu’da ise bu gelenek yüzyıllardır olduğu gibi güncelliğini korumaktadır. Türkler Orta Asya’da yaşarken varolan hamam geleneklerini göç ettikleri Anadolu’ya da taşıdılar. Kendilerinden önce yaşayanların bıraktığı mermer hamam kültürünün üzerine kendi geleneklerini yerleştirdiler. Zaman içinde ise çok özel günlerin kutlandığı yerler hamamlar oldu. Bugün bile devam eden kadınlar için “gelin hamamı”, “loğusa hamamı”, “bebeğin kırk hamamı”, “adak hamamı”, “yas alma hamamı” erkeklerde ise “damat hamamı”, “sünnet hamamı”, “asker hamamı” ve “bayram hamamı” güncelliğini korumakta, Anadolu’nun neresine gitseniz, büyük şehirler dahil bir tören olarak yerine getirilmektedir.